tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Gayri merkezi kredi protokolü: DEF

Cemil Şinasi Türün

Cemil Şinasi TürünFollowingApr 17 · 6 min read

Global borç ile dünyanın toplam üretiminin karşılaştırılması. (Veriler: Dünya Bankası ve IIF)

Tüm dünyada sanayi ve tarım üretimi ile ticaret şu anda yürürlükte olan merkez bankaları fiat para rejimi tarafından üretilen krediye dayalı olarak işlemektedir. İrili ufaklı tüm şirketler ve insanlar, merkez bankalarından başlayan hiyerarşik yapıdaki bir para akışına güvenmektedir. Amerikan merkez bankası Fed, ABD hazinesinin, uzun vadeli senetler çıkartarak verdiği ödeme sözleri karşılığında bunlara dayalı olarak para basmaktadır. Bugün dünyada kullandığımız paranın %90’dan fazlası nakit olmayıp, Fed tarafından basılan taban paranın ticari bankalar vasıtasıyla işletmelere ve hanelere verilen borç şeklinde çoğaltılmasıyla oluşmaktadır. Üstelik bu para sistemi sadece ABD’nin değil, dünyadaki tüm ülkelerin merkez bankaları ve global bankalar üzerinden global olarak işlemektedir, sadece bu ülkeye özgü bir yapı değildir. Ancak son otuz yılda merkez bankalarından çoğaltılan paraya dayalı sistem giderek gerçek ekonomi ile bağlantısını kaybetmiş ve nihayet 2020 Mart ayında yaşanan mali kriz ile tehlikeli bir yıkıma doğru gitmeye başlamıştır.

Mart krizi başlamadan hemen önce, 2020 yılı başında dünyadaki global borç yükü 257 trilyon dolarlar seviyesine gelmişti, ki bu miktar 2019 yılında tüm dünya üretiminin üç katından fazlaydı. Yazının girişindeki şekilde mavi renkli olan kısıma bakınız: Bu bölge dünya üretimi (yeşil) ile borç yükü arasındaki farkı gösteriyor. Sadece bu şekile bakarak son yirmi senede hayat standartlarımızın çok yükselmiş olduğunu sanabilirsiniz, ancak gerçek ne yazık ki bu değil.

Biraz daha dikkatle şekile baktığımızda bu borç yükünün bir eğri olmayıp, gitgide kamburlaşmakta olan beş ayrı dönemden oluştuğunu farkedeceksiniz. Bu beş dönemin ilk kısmı olan 1980–90 arasının soğuk savaş yılları olduğunu ve borcun neredeyse üretim ile atbaşı olduğunu göreceksiniz. 1990 ile 2000 arasındaysa, belli bir hazırlık yapılmış gibidir. 2000 ile 2010 yılları arasındaki on yılda borç şaha kalkmış ve akıl dışı miktarlarda kredi yaratılmış ve bazı maceralar fonlanmış gibi bir resim vardır. 2008 krizini takip eden yıllarda, yani 2010 ile 2015 arasında şahlanma biraz durulmuşsa da, 2015 sonrasında 2020 Mart’ına kadar yeniden korkunç düzeyde bir borç artışı olduğunu görmekteyiz. Bu tabloda kullandığım veriler Dünya Bankası ve IIF’in sitelerinden alınmış gerçek sayılara dayanmaktadır, kendiniz de bakabilirsiniz. Şimdi soruyorum; bu borcu kim yaratmıştır, hangi projeler için bu borç yaratılmıştır ve sonuçta kim alacaklıdır? Bu projelerde yüzbinlerce insan hayatını kaybetmiş, pek çok ülkede halklar yerlerinden yurtlarından edilmiş ve üstelik bütün bunlar doğanın ve iklimin dengesi çok ciddi seviyelerde tehlikelere sokularak yapılmıştır.

Tanrı rolüne soyunmuş görünen Siyah Giyen Adamlar, yani bankacılar ve finansçılar, bir taraftan yukarıda anlattığım gibi bir borç yaratmakta, başka bir tarafta da alacaklılar olarak karşımızda beklemektedir. Son onyıllarda girişilmiş pek çok sonuçsuz macerada dünya insanları olarak bizler borçlandırılmış ve karşılığında da hayat standartlarımız artmamış aksine düşmüştür. Bu dönemde işsizlik global olarak artmış ve gelir dağılımı eşitsizliği ürkütücü boyutlara varmıştır.

Peki Adam Smith’in görünmeyen eline ne oldu?

Pazar ekonomisinin ve kapitalizmin babası olarak kabul edilen Adam Smith’in, Ulusların Zenginliği isimli kitabında bahsettiği serbest pazar ekonomisinin düzenleyici eli, o meşhur ‘görünmeyen el’e ne oldu? Şu son dönemde Fed tarafından yapılan operasyonlarla kapitalizmin tüm kuralları hiçe sayıldı ve başarısız tüm şirketler ve batık fonlar ekstra para yaratılarak kurtarıldı. Yani, bir benzetme yaparsak, poker masasında oynayan tüm oyuncular kazandırıldı. Serbest piyasa mantığına aykırı olan bu son olaylarla Amerikan piyasasındaki tüm sermaye (dev fonlar)ve üretim araçları (dev firmalar) devletin bastığı para ile devletleştirildi, özel mülkiyet olmaktan çıkarıldı. Bunu yapmak için önce Amerikan hazinesi ile Fed birleştirildi. Bunlar eskiden olsa, Amerika da Sosyalizme geçti derdik ama belli ki şu anda daha vahim hadiseler cereyan etmekte.

Bir süre sonra, tozlar yatıştıktan sonra dünya finansal siteminde bir yeniden yapılanma olacaktır. Korona virüsünün de yardım ettiği bu çözülme ile yukarıdaki borç tablosunda büyük kırılmalar olacak ve dünya üretimi de hızla küçülecek. Ancak yine aynı tablonun bize gösterdiği vahim resim, bugüne kadar oynanan oyunun tüm etik kuralların terkedilerek oynanmış olduğudur. Aslında çoktan batması gereken büyük şirketler ucuz kredi verilerek ahlaki olmayan şekillerde yüzdürülmüştür. Bu şirketlerin yöneticileri bu ucuz kredilerle hem ceplerini gözlerimizin önünde tıka basa doldurmuşlar hem de alınan borçlarla şirketler kendi hisselerini satın alıp sahte büyüme rakamlarına sebep olmuşlardır, balonlar şişirmişlerdir. Bu olaylar serbest piyasa kurallarına aykırıdır ve ahlak dışıdır, etik değildir.

Özetle, ahlaki yanlışları artık aleni hale gelmiş olan ama kendinden menkul ve hesapsız hareketlerini sürdüren dünya parasının sahibi Siyah Giyen Adamlar artık iflas etmişlerdir. Dünya finans sistemi tam çöküşün eşiğindedir. Bu çöküşe neden olan olay sadece korona virüs değildir. Teknolojik ilerlemelerle birlikte artık dünya farklı bir yerdedir ve bundan sonra kimse kolayca kandırılamayacaktır. Bugüne kadar finansçılar, arbitraj adını verdikleri ve temelinde bilgi asimetrisine dayanan bir takım yöntemlerle kazanç sağlamaktaydı. Sonra, türev piyasaları ile sanal olarak şişirilmiş para ve kredi hacmini duymuşsunuzdur. Bilgi asimetrisine, yani bilginin her yere aynı hızla gitmiyor olmasına dayalı tüm bu sistemlerin bundan sonra çalışmayacağını düşünüyoruz. Bu kişilere bir tur daha aynı maskaralıklara dönme imkanını artık dünya (ve korona virüs) bundan sonra zor verir.

Bu noktada gelecek tarım üretimi, sanayi ve ticaret hayatı için yeni ve gayri merkezi bir para/kredi sistemi öneriyoruz. Önerdiğimiz bu yeni sisteme Def Protokolü adını verdik. Bu yeni sistem, tamamen reel ekonomiye dayanacak ve açık kaynak ve şeffaf olduğu için ahlak kurallarını da net bir şekilde içerecektir. Ayrıca, burada bilgi simetrisi her an olacak, süper iletken diye kodladığımız bir aplikasyon ile blokzinciri ve akıllı kontratlara dayalı olarak kredi uçlarda, yani gayri merkezi olarak üretilecektir.

Def Protokolü

Bu yazı ile ilk defa duyurduğumuz çözüm aslında ülkemizde 40 yıldır olan ve adına “vadeli çek” denilen bir metoda dayanmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda Defterhane ekibi olarak bu metodun temel prensiplerini örnek aldık ve Ethereum platformu üzerinde geliştirdiğimiz akıllı kontratlar vasıtasıyla ülkemiz insanlarının ve dünyanın geri kalanının kullanımı için gerçek hayata ve reel ekonomiye endeksli bir protokol oluşturduk.

Tamamen açık kaynak araçlardan yararlanan bu yeni protokolün teknik detaylarını yayınlayacağımız bir white paper ile anlatacağız. Bu yazıda sadece protokolün, şu andaki merkezi sistemden nasıl farklılıklar içerdiğini anlatmaya odaklandık.

Aşağıdaki yan yana iki şekilde (P) harfiyle işaretlenmiş daireler üretim (production) ve [C] harfi olan daireler de tüketim (consumption) noktalarını göstermektedir. (F) harfi de finansman yani bankaları ve finans kuruluşlarını temsil etmektedir.

Soldaki şimdiki finansal yapı, sağdaki yeni önerdiğimiz sistem.

Mart 2020’de krize girmiş olan dünya finans sisteminde soldaki şekildekine benzer bir yapı bulunmaktadır. Bu temsili resimde, tüm üretim ve tüketim ilişkilerinin içerisinde (F) daireleri bulunmakta. Bu (F) noktaları şu anda sistematik bilgi asimetrisine dayalı yapıda üreten ve tüketen dairelerin aralarında yer alıyor.

Patlayan F’ler yapısal hasar oluşturacak.

Yani, üretim yapan tüm noktalar, mesela tarım üretimi içinde çiftçiler, tüketimin yapılacağı noktalardaki insanlardan kopuk olarak ürünlerini mecburen yakınlarında olan ve o anda finansman sağlayabilen kişilere satmaktadırlar. Çünkü, tüketim noktalarının bilgisi, tüketicilerin kaçının, hangi ürünleri kaç liraya alacakları bilgisi üretim aşamasındaki çiftçilerin erişimine açık değil. Bu bilgi asimetrisinden yararlanan (F) daireleri, yani aracılar, sistem içinde arbitraj yapmakta, bu bilgi eksikliğini hiç ahlaki olmayan bir şekilde kazanca döndürmekteler, ayrıca buralarda bazılarımızca yasak veya günah sayılan faiz de oluşmakta. Ancak şimdi gelişen teknolojinin, yaygın akıllı telefonların ve blokzinciri sistemlerinin yardımıyla bu bilgi asimetrisine dayalı mimariyi yukarıdaki şekilde sağdaki yapıya benzer bir yapıya döndürmekteyiz. Bu yeni yapıda, tüm üreticiler ile tüketimi yapacak olan insanlar aynı süper iletken ağı içinde birbirlerinden haberdar olabilecek ve fiyat da her iki grubu da tatmin edecek şekilde dengeli ve ahlaklı bir şekilde belirlenebilecektir. Arada da varlığı gerekmeyen başka hiçbir dış unsur yer almayacaktır.

Şu anda patlamakta olan merkezi finansal yapıda, üreticiler ile tüketicilerin arasında duran ve genel olarak “aracı” dediğimiz tüm lüzumsuz kişiler bu yeni yapıda yok olacaklar. Bu yok oluş ne yazık ki, üretim ve tüketim noktaları arasında önümüzdeki dönemde geçici bir hasar yaratacak ve bu yazıda anlattığımız süper iletken yapılar yerlerine konulana kadar belki de şehirlerde gıda sıkıntısı çekilecek ve fiyatlar aşırı yükselecektir.

Önerdiğimiz yeni yapıda ise üretim ve tüketim çarkları artık aşağıdaki dairesel yapıda çalışacak ve aralarında bilgi asimetrisi kalmayacak şekilde uçtan uca birbirinden haberdar olacaktır. Buradaki (M) dairesi, süper iletken sistemini işleten madencileri ve her türden teknik ve lojistik destek yapıları temsil etmektedir, bir süre sonra kaybolacaktır. Çünkü madencilik fonksiyonu tüm akıllı telefon kullanıcıları tarafından yapılacaktır. Ürünlerin pazara çıkmasına yardımcı olan her tür hizmet, paketleme, numaralama, denetleme gibi

işlemlerin hepsi (P) noktasına ait kabul edilmelidir. Ürünlerin tüketildikleri şehirlerde ya da kasabalarda aracılık hizmeti yapan satış noktaları, tahsilat birimleri gibi hizmet birimleri de (C) yani tüketim dairesinin parçasıdırlar. Fiyatın oluşması bu çarkın içinde tüm hizmet verenlerin payları ve karları alt alta yazılıp toplanarak sistemsel olarak yani kendiliğinden yapılabilecektir. Sistem işlemeye başladıktan kısa süre sonra, spekülatif fiyatlar mümkün olmayacak, ürün stoklayarak fırsatçılığın önüne de ürünlere yerleştirilecek basit bir QR kod ile takip sisteminin eklenmesi mani olacaktır. Akışın hızını kesecek herşey, her türlü birikme, gereksiz kayıplar bu şekilde en aza indirilebilecektir. Bu süper iletken çark içinde hak edilmemiş payın kazanması mümkün olamayacaktır.

Not: Defterhane kurucu ekibi, Onur Kılıç ve C. Ş. Türün’den oluşmaktadır. Başta Sait İmamoğlu olmak üzere destek veren tüm dostlarımıza teşekkürü borç biliyorum.